Sorun, tam da bu noktada netlik kazanıyor: Hangi değerler üzerinde nasıl bir hayat inşa edeceğiz?
Küreselleşen kapitalizm ve yeni sömürgecilik, ahlâkî değerlerin çözülmesine ve çıkarlar uğruna istismar edilmesine yol açtı. Modern dünyanın tabiat, insan, evren, toplum ve birey anlayışı, özünde ahlâki değerleri göz ardı ederek oluşturuldu. Tabiat alemine sömürülmesi gereken bir nesne olarak baktığımızda, ahlâklı olduğumuzu ileri sürebilir miyiz? Aynı şekilde ‘öteki’ olarak adlandırılan bizim dışımızdaki toplum ve kültürlere Batılıların yaptığı gibi ‘ilkel’, ‘geri kalmış’, ‘gelişmekte olan’, vs. sıfatlarını taktığımızda, insanlığa karşı ahlâklı bir tavır içinde olduğumuzu söyleyebilir miyiz?
Modern dünyanın ideal toplum modeli arayışı, bizi bugün içinde bulunduğumuz krize getirdi. Francis Fukuyama’nın ‘tarihin sonu’ tezine göre, liberal demokrasi ve küresel kapitalizm, insanlığın gelebileceği son noktayı temsil ediyor. Fukuyama’ya göre insanoğlu derebeylik, krallık, monarşi, faşizm ve komünizm gibi pek çok modeli denedikten sonra, liberal demokrasinin ve serbest piyasa ekonomisinin en mükemmel sistem olduğuna karar verdi. Bundan sonra, insanlar ancak bu model etrafında bazı yeni arayışlara yönelebilirler. Yine Fukuyama’ya göre bu ‘evrensel ve geri çevrilemez yürüyüş’e direnen tek güç ise İslâm.
İslâm dünyasını mahkum etmek için söylenmiş olmasına rağmen, Fukuyama’nın bu tespiti dahi tarihe son noktanın henüz konulmadığını gösteriyor; tarih sona ermedi. İnsanlığın adil ve ahlâklı bir düzen kurma çabası hâlâ devam ediyor. İslâm dünyasının insanlığa yapacağı en büyük katkı işte bu alanda olacak.

Leony Li
By
Published: 2014-11-23T16:55:00-08:00
İslâm’ın evrensel değerler sistemi
By
Published: 2014-11-23T16:55:00-08:00
İslâm’ın evrensel değerler sistemi



